İnancımızı yaşarsak diriliriz
Günümüzde Müslümanım diyenlerin çok önemli bir bölümünün, Müslümanca yaşantının dışında bir gidişatı tercih etmeleri sebebiyle, Müslümanlar çeşitli hastalıklara müptela olmuşlardır. Müslümanların kurtulması ümidiyle bu hastalıkları ve çarelerini bu hutbemizde özetlemeye çalışacağız, inşaallah.
Siyasî sahada insanımız, partizanlık, kavga ve anarşi hastalığına yakalanmıştır. Particilik hastalığı memleketimizi perişan etmektedir.
Ekonomide insanımız, faizcilik hastalığına yakalanmıştır. Onun için herkes faizsiz yaşanılamayacağına inanıyor bugün.
İçtimai sahada insanımız Batı taklitçiliği hastalığına yakalanmıştır.
Suçluları cezalandıramayan, saldırganları terbiye edemeyen, zalimi zulmünden alıkoyamayan beşeri kanunları kabul etme hastalığına tutulmuşlardır.
Maarifte insanımız, gençlerine hakiki bilgiler verememe hastalığına kapılmıştır.
Psikolojik açıdan insanımız, öldürücü ümitsizlik, rüsvay edici korkaklık, rezil edici zillet, yaygın kadınlaşma, haddinden fazla cimrilik ve boş gururlanma hastalıklarına yakalanmıştır.
Bu hastalıklar Müslümanları cihad meydanlarından çıkarmış ve oynayıp eğlencelere kuyruk etmiştir.
Bir yandan faizcilik, diğer yandan taklit etmek Müslümanları perişan etmiştir.
Peki, bu hastalıkların çaresi nedir denecek olursa tedavi yollarını da şöylece özetlememiz mümkün:
1- Ümitsiz olmayacağız. Bizler hiçbir zaman ümitsiz değiliz. Çok hayırlı şeyler ümit ediyoruz. Çevremizdeki her şey bize ümidi aşılıyor. Müslümanlar her yerde umumi bir uyanışla harekete geçmiş bulunuyorlar. Ümidimiz ve inancımız odur ki, gözümüzü açıp yumuncaya kadar Allah (c.c.) bir hâli diğer bir hâle çevirir.
Kur’an-ı Kerim’ de Kasas Sûresi’nin başında Hak ile Batıl’ın nasıl savaştığı şöyle anlatılır:
“Tâ Sin Mim... Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir. Mûsa ve Firavun’un haberlerinden doğru olarak iman eden bir kavim için sana anlatacağız. Gerçekten Firavun yeryüzünde şımardı, son derece gaddar oldu. Halkını gruplara ayırdı. İçlerinden bir zümreyi güçsüz bularak oğullarını boğazlıyor, kızlarını diri bırakıyordu. Çünkü O, bozgunculardan idi. Biz ise istiyorduk ki, güçsüz sayılanlara iyilikte bulunalım. Onları önderler kılalım. Onları varisler yapalım. Onları yeryüzünde yerleştirelim. Firavun’a, Haman’ a ve ikisinin askerlerine çekinmekte oldukları şeyleri gösterelim.”
Bu ayetler batılın nasıl azdığını, güç ve kuvvetiyle nasıl gururlandığını, azametine nasıl güvendiğini, kendini takip eden Hakk’ın gözünden nasıl gafil olduğunu, elde ettiği şeylerle nasıl zevk-ü sefaya düştüğünü, neticede Allah’ ın şiddetli azabına mâruz kaldığını gözler önüne sermektedir.
2- Allah’ın Kitabı’nı, Rasûlü’ nün sünnetini öğrenip hayatımızı bunlara göre yaşayacağız.
3- Müşriklerin ajans, basın-yayınlarının haberlerine katiyen inanmayacağız.
4- Allah için çalıştığımız takdirde Allah’ ın bizi destekleyeceğinden asla şüphe etmeyeceğiz.
5- Şartlar bunu gerektiriyor diyerek dinimizden asla taviz vermeyeceğiz.
İnanıyorsak mutlaka galip geleceğimize kesin gözüyle bakacağız.
Allah bize yeter. O ne güzel Vekil’ dir. O ne güzel Mevlâ’dır. O ne güzel Yardımcıdır.
Allah-û Ekber!.. Ve lillâhil Hamd.